Psikoterapi, çok geniş anlamda ruhsal problemlerin bilimsel yöntemleri kullanarak tedavi edilmesi olarak tanımlanabilir. Hekimlikte ve ruhbilimde kullanılan anlamıyla psikoterapi deyince, çağdaş ruh hekimliği ve ruh bilim bilgilerine dayanan, hasta ile karşılıklı iletişimi kullanan bir takım uygulamalar anlaşılır. Psikolojik hastalıkları hafifletmek ve iyileştirmek amaçlı olup bilimsel olarak doğrulanmış ve etkisi kanıtlanmış bir tedavi yöntemidir. Bilimsel yönünün yanı sıra , hekimlik gibi bunun da bir sanatsal yanı vardır.
Psikoterapinin etkili olabilmesi; psikoterapi ile profesyonel yapılandırılmış tedavi edici görüşmeler ve psikoterapist ile hasta arasında terapötik tasarlanmış bir ilişki ile mümkün olur. Psikoterapi ile birlikte gerekli durumlarda ilaç desteği verilebilir. Psikoterapist; kişilerin yaşam öyküsü, geçmiş ve şu anki ilişkileri, bilinçli ve bilinç dışı yaşamı ile çalışır.
Herkes kendini “psikoterapist” olarak tanımlayamaz; çünkü psikoterapist ünvanını, psikolojik hastalıkları bilimsel olarak kabul edilmiş psikoterapötik yöntemlerle tedavi edenler kullanabilir. Bu yöntemlerle ilgili gerekli eğitimleri almış psikiyatri uzmanı ile birlikte psikiyatrik hastalık ve /veya psikolojik temeli olan sorunlarının çözümü için tedavi amaçlı bir işbirliği sürecidir. Bir başkasını dinleyebilmek sanıldığından güç bir iştir. Dinleyebilmek bir başkasına ilgi, saygı duymayı, sabırlı olmayı gerektirir. Denebilir ki olumlu ilişkiler geliştirmede, başka insanlardan bilgi toplamada, başkalarının derdini anlamada en temel, en güçlü araç dinlemektir. Dinlemeyi öğrenemeyen psikiyatrist, psikoterapi yapamaz. Hastalarına yol gösterebilir, öğüt verebilir, ilaç verebilir ve yardımcı da olabilir Ancak psikoterapi yapamaz. Terapist için en birincil koşul iyi bir dinleyici olabilmesidir.
Psikoterapide belirli bir teori ya da paradigmaya dayanan planlı bir tedavi yaklaşımı vardır. Amaç, bireyin kendini gözlemleme kapasitesini ve kendine ilişkin farkındalığını arttırmak, sorunlarının kaynağında ve devamında kendi rolünü görmesini ve çözüm için gerekli zihinsel ve davranış değişikliklerini gerçekleştirebilmesini sağlamaktır. Psikoterapi süreci içinde kendini keşfetme, değişim ve gelişim oluşur. Bu, belli bir zaman ve çaba isteyen bir süreçtir. Danışanı yönlendirmek ya da onun adına karar almak terapide yapılması doğru olan bir tutum değildir.
Detaylı bilgi alınması için öncelikle psikiyatrist ile hasta arasında güvenin oluşması esastır. Bu ilişki bir seansta oluşabileceği gibi doğası gereği beklenenden uzun zaman da alabilir. Terapilerde önemli olan sürekliliktir. Terapinin yarım bırakılması önerilen bir şey değildir. Sonlandırılma zamanı terapist ile birlikte kararlaştırılmalı, başlangıçta belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı etraflıca değerlendirilmelidir. Eğer kişi terapisti tarafından anlaşılmadığını, yanlış anlaşıldığını ya da kendisine uygun olmayan bir yöntem kullanıldığı için terapinin işe yaramadığını düşünüyorsa terapiyi yarım bırakmak yerine bu durumu terapisti ile paylaşmalıdır. Danışan bu duygusunu paylaştığında terapist aldığı eğitim gereği konuyu kişiselleştirmez ve onu yargılamaz, tam tersine daha çok anlamaya ve yardımcı olmaya çalışır. Bununla birlikte bu durumun konuşulabilmesi terapinin tedavi ediciliğini arttırır. Uygulanan psikoterapi sınırları ve temel iskeleti belli olmakla birlikte kişiye özgü ve biriciktir. Kişinin durumuna , şikayetine, kişilik özellikleri ve hastalığın seyrine bağlı olarak psikoterapist, farklı ve esnek yollar izleyebilir.
Ankara’daki muayenehanemde eğitimini almış olduğum farklı psikoterapi yöntemlerini kullanarak, hekimliğin yanı sıra hastalarımı dinlemeye, anlamaya ve onların kendilerini tanıma ve değiştirme yolculuğuna eşlik etmeye çalışıyorum.